22 Aralık 2019 Pazar

Türkiye'de Modern Köle Sınıfı : İşçiler (Modern Proleteryalar)-Cüneyt Mutlu



Allah, doğadaki bütün kaynakları bütün insanlar için yaratmıştır ama bazıları özel mülkiyet kavramı adı altında bazı kaynakları mülküne geçirir ve işçisi sırtından büyük vurgun yapar . Hani NEREDE BURADA DİN İMAN, nerede adalet?adalet sadece mülkün temeli midir?mülkü sömürülen ya da mülkü olmayan ne yapsın?

Allah ın tüm insanlar için yarattığı kaynakları kullandıktan sonra parasının bir kısmını fakir fukaraya dağıtıyorlar mı acaba?Unutmayın, her kaynaktan elde edilen gelirde her insanın hakkı vardır.özellikle proleterya yani işçi adı altında sömürülen köle sınıfının...

Düşünün bir kere:Şu ölümlü dünyada, sırf emekli olana kadar karınlarını doyurmaya çalışan, ailesini geçindirmek için, asgari maaş adı altında üç kuruşa çalışıyorsun ve patrondan insanın doğasına ait olan hata denen şeyi yaptın diye azarlanıyorsun, onurun hiçe sayılıyor hatta kovuluyorsun.

Sanki iş dünyasında o işçi hatasından ders çıkarmıyor ve sanki iş yerini batırıyor...

Sanki patron insan değil, hiç hata yapmıyor, hiç kusursuz değil.

Üstüne bir de, 7-8 saat çalışıyor, hatta bazıları 12 saat ya da daha fazla çalışıyor.

Hatta bir de yetmezmiş gibi, bazı işçiler de, tüm bu saydıklarıma ilave olarak sigortasız çalışırılıyorlar, öğle yemeklerini kendileri karşılıyorlar, servis ücretleri de yok.

E şimdi diyeceksiniz ki artık yasalara göre sigortasız işçi çalıştırılamıyor yaklaşık 1 yıldan beri diye.

E peki her patron yasa dinliyor mu acaba?

Fotoğrafın Alındığı Kaynak :

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0%C5%9F%C3%A7i

#cüneytmutlu #şiir #tarih #Türkiye #vatan #asker #gazi #Mustafa #Kemal #Atatürk #MustafaKemal #KemalAtatürk #hatırlasevgili #Anadolu #Avrupa #papiroom #edebiyat #bilim #sanat #kültür #ibrahimsadri #osmanlı #izmir #istanbul #ankara #edirne #tekirdağ #çorlu #aksaray #adana #ardahan #adana #kırklareli #ardaturan #ibrahimerkal #imkanıolandelirsin #Katar #zeytinağacı

Tarihin En Büyük Halk Savaşçılarından Biri : Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu




Söze nasıl başlayacağımı bilemiyorum doğrusu...

Çünkü Naim Süleymanoğlu öyle sıradan bir halterci, hele ki sıradan bir insan hiç değil.

O, halkı için savaşmış tarihin en büyük halk savaşçılarından birisi...

Naim Süleymanoğlu daha 16-17 yaşlarında, "Bulgarlar bu yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyecek." demiş ve bunun bedelini 21-22 yaşındayken Bulgaristan'a ödetmeyi başarmış, intikamını çok ağır bir şekilde almıştır.Onun sayesinde Bulgar zulmü sona ermiş ve Bulgaristan'daki sosyalist rejim sona ermiştir.

Nasıl mı:?

Bunun cevabı yazımın devamında ve sonunda yer alıyor.

8 Aralık'ta filmi ben de izledim.Ve iki sahnesinde ağlama noktasına geldim.Birincisi annesiyle vedalaştığı sahne, ikincisi annesiyle kavuştuğu sahne.Daha sonraları, birinin sinema salonundayken çekip Youtube'a koyduğu son sahneyi her izleyişimde ağlamaya başladım.Çünkü filmde kendimi buldum. Filmde kendimi buldum çünkü ben de Bulgaristanlıyım.

7 Ocak 1990'da Bulgaristan'da doğduğumu daha önce söylemiştim.Ben doğduktan 2,5 ay sonra Türkiye'ye göç etmişiz.Filmde anlatılan 1984 ile 1989 arasında Bulgaristan'da yapılan zulümleri küçüklüğümden beri ailemden, akrabalarımdan ve diğer göçmenlerden hep dinlemişimdir. Şimdi size Naim Süleymanoğlu'nun Bulgaristan Türkleri için nasıl bir milli kahraman niteliğinde olduğunu anlatıp filmin değerlendirmesini yapacağım.

Naim Süleymanoğlu Bulgaristan'daki kendi Türk milleti ve Tüm Türk milleti için kendi şahsi yaşantısından bile taviz vermiş hatta 10 yaşından 20'li yaşların başlarına kadar hiç bayram kutlayamamış birisidir.Çünkü 10 yaşından, Türkiye'ye iltica edene kadar olan dönemde, sırf halter konusunda çalışmak için yatılı okulda kalmıştır.

Şimdi buraya dikkat:

1984 Aralık'ında Bulgaristan parlementosu, daha önceleri zaman zaman Türklere yaptıkları asimilasyon çalışmalarına hız vermek için bazı kararlar alır.Örneğin bu kararlar arasında Türkçe isimlerin yasaklanması da vardır.Naim Süleymanoğlu'nun adını da "Naum Şalamanov" olarak değiştirirler.

Eeee, siz adamın adını alırsanız o da bunun intikamını sizden alır.

Türklere yönelik alınan kararlar gereği Türkçe konuşulması, Türk geleneksel kıyafetleri, başörtüsü, Müslüman din adamlarının sarık takması, Türk ve Müslüman isimleri, Türklerin kendi aralarında bayramlaşmaları yasaklanmış.Türklerin mezar taşlarındaki isimler bile polisler tarafından kazınmıştır.

Hatta 1984'te Kırcaali sınırları içerisinde bazı Türkler, Bulgarların asimilasyon politikasına karşı düzenlenen protestolar sırasında katledildiler.Bu katliam sırasında 17 aylık Türkan bebek de katledilmiştir.Türkan bebek (Türkan Feyzullah) Bulgaristan Türkleri'nin yani bizim birer saimgemiz olmuştur ve her yıl mezarı başında, bu katliam ve Türkan bebek Türkiye'den giden milletvekilleri, önemli dernekler (göçmen dernekleri), Bulgaristan'daki en önemli yani en güçlü Türk partisinin (Hak ve Özgürlükler Hareketi(HÖH)/Bulgarcası: Движение за права и свободи (Okunuşu:Dviženie za Prava i Svobodi), kısaca ДПС (Okunuşu:DPS) ) mensupları tarafından törenle anılmaktadır. Bulgar yönetiminin o dönem yaptığı bu asimilasyon çabası, onların tarihinde hiç silinmeyecek bir kara leke olarak durmaktadır ve günümüzün üzerinden 1000 sene dahi geçse hala kara leke olaqrak duracak, hiç silinmeyecektir.

Naim Süleymanoğlu uygun bir zaman bulunca uluslararası uzun bir maceradan saonra Türkiye'ye kaçar.

Ardından Naim Süleymanoğlu Türkiye'ye uluslararası halter yarışmalarında birçok başarı kazandırır ve maalesf her ölümün erken olduğu gibi o da 18 Kasım 2017'de vefat etti. Yani demem o ki O, halkının, Bulgaristan Türkleri'nin en büyük özgürlük savaşçısıydı, Bulgaristan Türkleri'ni kurtaran koca yürekli, Cep Herkülü'ydü. O, Bulgaristan'daki Türk halkını kurtarabilmek için hayatını ortaya koymuştu. Ve vefalı milleti onu unutmamış, hayatını anlatan, bu efsane Türk'ü anlatan efsane bir film yapmıştı...

İzlemeyenin çok şey kaçıracağı hatta hayatı kaçıracağı, izlerse hayatı yakalayıp, hayatının değişeceği, milleti için daha çok şey yapmaya karar vereceği bir film.

Şimdi siz de diyorsunuz ki : "Peki Naim Süleymanoğlu halkını nasıl kurtardı?" diye. Ve ben de size açıklıyorum.Üstelik sadece halkını kurtarmakla kalmadı Bulgaristan'daki sosyalist rejimin, hükümetin ve devlet başkanının acı sonunu da getirdi.Nasıl mı?

Şöyle ki :

1-Naim Süleymanoğlu Bulgaristan'da Türklere yapılan zulmü Birleşmiş Milletler'de tüm dünyaya duyurduktan üç ay sonra, uluslarası baskılara dayanamayan Bulgaristan, sınır kapılarını açtı ve 350.000 Türk anavatanları Türkiye'ye göç etti.Özellikle ABD ve İngiltere konuyla çok yakından ilgilendi.

2-Ülke ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan (ki günümüzde de ülke ekonomisi büyük ölçüde tarima dayanmaktadır) ve Türklerin ezici çoğunluğuna tarım sektörü dışında iş imkanı tanımayan Bulgaristan, 1989 Göçü'yle 350.000 Türk'ün, ardından da binlerce Türk'ün Türkiye'ye göç etmesiyle, yani ülke ekonomisini elinde tutan kesimi kaybetmesiyle tamamen çöktü.

3-Kendi ülkesi kendisi yüzünden karışan Todor Jivkov isimli diktatör devlet başkanı, ülkedeki baskılara daha fazla dayanamayara görevinden istifa etti ve bir süre sonra yargılanıp hapse atıldı.

4-SSCB ve diğer bazı sosyalist ülkeler kendsilerini kurtarabilmek için rejimlerinde esanekliğe ve ılımlı olmaya giderken, ülkesindeki bazı azınlıklara baskıları azaltarak kendilerini kurtarmak için son çırpınışlarını yaparken ama buna rağmen ülkesindeki baskı politikasını 1989'a kadar ısrarla devam ettirwen Bulgaristan Halk Cumhuriyeti, 15 Kasım 1990'da rejim değişikliğine giderek, demokrasiye geçti ve Bulgaristan rejimini ilan etti. (Bu arada ben de 7 Ocak 1990'da doğdum.Yani Bulgaristan'da her ne kadar sosyalist rejimin esnekliğe yöneldiği bir dönem de olsa, sonuç olarak ben de saosyalist bir ülkede doğmuş oldum 🙂 )

5-Süleyman Naimoğlu Türkiye'ye gelir gelmez, devlet görevlileriyle Turgut Özal'ın yanına gitmiştir.Bulgaristan'da yapılanları, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın yanında tüm Türk medyasına duyurduktan sonra, Turgut Özal Bulgaristan Türkleri ile daha yoğun bir şekilde ilgilenerek Türkiye ile Bulgaristan'ı neredeyse savaş noktasına getirdi.Türkiye'nin askeri gücünden Bulgaristan'ın korkması ve Bulgaristan'ın, Türkiye'yle savaş çıkması durumunda Türkiye'yi yenemeyeceğini bilmesi, Bulgaristan'ın ülkesindeki Türklerin Türkiye'ye göç etmesine izin vermesinde büyük etkisi oldu.

6-Dünya rekorları kıran Naim Süleymanoğlu'nun Bulgaristan'dan kaçıp Türkiye'ye gitmesi, Bulgarlar için çok büyük bir milli kayıp oldu.

7-Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye'ye kaçması ile Türkiye tarihinin en büyük milli sporcularından birisini kazanmış oldu.

8-Naim Süleymanoğlu Türkiye'ye geldikten sonra en büyük başarılarını Türkiye adına sergilemiş oldu.

9-Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler halteri tanımış (ne demek olduğunu) öğrenmiş oldu.

10-Naim Süleymanoğlu uluslararası olimpiyatlarda dünyaya neredeyse İstiklal Marşı'mızı ezberletti.

11-1980'lerde sağcı-solcu, Alevi-sünni diye toplumun birbirine düştüğü, kardeş kavgasının yaşandığı bir dönemde O Türkiye'ye gelip uluslararası olimpiyatlarda bizi temsil ederken, bütün Türkiye birlik olup evlerinde, işyerlerinde, kıraathanelerde ekran başına kilitlenip tekrardan birlik olmuştur.

12-Naim Süleymanoğlu, uluslararası olimpiyatlarda halter alanında, dünya rekorunun Türkiye'de olmasını sağlamıştır (Kırdığı rekorun üzerine çıkan olmamıştır).

13-Naim Süleymanoğlu'nun bu başarılarını okuyan ve izleyen kimseler, Naim'in azmini ve başarılarını örnek alıp kendisi, ailesi, sevdikleri, milleti, devleti ve insanlık için daha büyük işler yapma yolunda çalışmaya veya daha disiplinli çalışmaya başlamışlardır.

Film tam anlamıyla anlatılmak isteneni on numara beş yıldız olarak vermiştir.Milletimizin ve dünyanın genç neslinin (ben dahil), Naim Süleymanoğlu'nun sporcu kimliği dışında nasıl bir halk kahramanı olduğunu öğrenmesini sağladı.Şahsen ben de bunu bilmiyordum.

Başarılı yönetmen Özer Feyzioğlu (Tam adı Aydın Özer Feyzioğlu)'nun
başarılığı yönetmenliği ve senaryosunu Barış Pirhasan'ın ele aldığı, müziklerini Fahir Atakoğlu'nun yaptığı, Naim Süleymanoğlu'nu Hayat Van Eck'in canlansdırması ile Türkiye'de gelmiş geçmiş en iyi filmlerden, en iyi başyapıt eserlerinden biri olmuş bu film doğrusu.

Buradan başta yönetmen Özer Feyzioğlu'nu, senarist Barış Pirhasan'ı, müziklerini yapan Fahir Atakoğlu'nu, Naim Süleymanoğlu'nu canlandıran başrol oyuncusu Hayat Van Eck'i ve filmin diğer tüm oyuncularını, kameramanından, figüranına, ışıkçısından film setinde getir götür işlerini yapanına kadar, hatta ve hatta oradaki olayları film ekibine anlatıp senaryonun oluşmasına aracı olan Kırcaali'nin yerel Türk halkına kadar, bu filmin çekildiği tüm yerlerdeki emeği geçen herkese sonsuz teşekkürü bir borç bilir ve buradan hepsine selam ederim.

Ayrıca bu acıları hiç unutmayıp unutturmayacak olan tüm Bulgaristan Türkleri'ne, o dönemde Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye'ye gelmesinde emeği geçenlere, bu millet adına sonsuz teşekkür eder, aralarında vafat etmiş olanlara Allah'tan rahmet diler, Turgut Özal'a sonsuz teşekkür eder ve Allah'tan rahmet diler, o dönemde Naim Süleymanoğlu'nu bağrına basan aziz Türk milletine de sonsuz şükranlarımı sunarım.

Tabi özellikle NAİM SÜLEYMANOĞLU'na, Bulgaristan Türkleri'nin sesi olup Bulgar zulmünü dünyaya duyurduğu için ve Bulgar zulmünün sona ermesini sağladığı için ona minnet borcumun olduğunu belirtmekle birlikte sonsuz teşekkür eder, Allah'tan rahmet dilerim.

Mekanın cennet olsun koca yürekli adam, nurlar içinde huzurla uyu.

Özetle Naim demek:

Naim Süleymanoğlu çok şey demektir aslında.Naim demek:Mücadele, kavga, ölüm-kalım mücadelesi, canını halkı için ortaya koymak, "özgürlük" diye haykırmak, halkına vefa, kurtarıcı, kahraman, azim, çalışma, başarı, özlem, Türklük, vatanperverlik, örnek olma ve dahası demek...

Fotoğrafın Alındığı Kaynak :

https://www.wikiwand.com/tr/Cep_Herk%C3%BCl%C3%BC:_Naim_S%C3%BCleymano%C4%9Flu

#Naim #Süleymanoğlu #NaimSüleymanoğlu #Herkül #CepHerkülü #CepHerkülüNaimSüleymanoğlu #kahraman #film #CepHerkülüNaimSüleymanoğlufilmi #TurgutÖzal #Türkler #Türkiye #cumhuriyet #TürkiyeCumhuriyeti #TC #Atatürk

0
0
0

23 Mayıs 2019 Perşembe

Cüneyt Mutlu




->Benim adım Cüneyt Mutlu.7Ocak 1990 Doğumluyum.Bulgaristan'da dünyaya geldim.Ben doğduktan yaklaşık üç buçuk ay sonra, Dönemin Bulgaristan yönetiminin, ülkesindeki Türk azınlığına yaptığı asimilasyon politikaları ve katliamlar nedeniyle, Türkiye'ye, Tekirdağ'nın Çorlu ilçesine göç etmişiz.Sizlere zaman zaman, 1984-1989 arasında, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nin, ülkesindeki Türk azınlığa yapmış olduğu mezalimi de ayrıntılarıyla anlatacağım.

Ama ilk önce size, bana ulaşabileceğiniz kişisel e-posta adresimi ve sosyal medya adreslerimi ve 29 Ekim 2013'te kurmuş olduğum sanal tarih teşkilatımın e-posta adreslerini ve sosyal medya hesaplarını belirtmek istiyorum.

Kişisel e-postam ve sosyal medya adreslerim:

Sanal tarih teşkilatım Tarih Araştırmaları ve Haberleri Teşkilatı-TAHT'ın e-posta adrsleri ve sosyal medya hesapları :



->Bulgaristan'a 11 defa, Romanya'ya da 1 defa, Yunanistan'a 1 defa gittim.Sonraki yazılarımda, bu ülkelerle ve insanlarıyla ilgili gözlemlerimi de sizlerle paylaşmayı ümit ediyorum.

->1997-2005 arasında Çorlu'daki Mimar Sinan İlköğretim Okulu (sonraki adı Vehbi Günaştı İlköğretim Okulu oldu, ilkokulla ortakul ayrıldıktan sonra da adı Vehbi Günaştı İlkokulu oldu)'nda ilköğretim eğitimimi gördüm.

->2005'te Çorlu Lisesi (Şimdiki adı Çorlu Anadolu Lisesi)'nde lise eğitimimi görmeye başladım.

->2008'in Nisan ayında bir dergide "Çanakkale Geçilmedi" isimli şiirim yayınlandı.Bu olaydan sonra şiir yazmaya başladım diyebilirim.İleriki yazılarımda şiirlerimden bazılarını sizlerle paylaşmayı planlıyorum.

->2008-2009 eğitim-öğretim yılında, daha önceki yıllarda da uğraştığım karikatür alanında kendimi daha da geliştirmeye başladım.İnşallah, yani kısmet olursa ileriki zamanlarda, çizmiş olduğum karikatürleri de sizlerle paylaşırım.

->2009'da Çorlu Lisesi (Çorlu Anadolu Lisesi)'nden mezun oldum.

->2009'da, Türkiye'de son kez uygulanan ve lise öğrencilerinin üniversiteye geçişleri için uygulanan ÖSS isimli sınava girdim fakat üniversiteyi kazanamadım.

->2010'da, ÖSS'nin kaldırılıp yerine getirilen ve temelde iki basamaktan oluşan, tek basamaklı YGS ve iki basamaklı LYS isimli üniversite sınavlarına girdim ancak üniversiteyi yine kazanamadım.

->2011'de aynı sınavlara tekrar girdim ve bu defa hayatımda ileride ayrı güzel bir yer edinmiş olan, Bolu'daki Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih (İ.Ö.) bölümünü kazandım.Tarih bölümünün "İkinci Öğretim" eğitim şeklini, "Birinci Öğretim" eğitim şekline puanım yettiği halde kendi isteğimle gittim.

->İlöğretim 4.sınıftan beri, "Tarih Öğretmeni" olmayı istiyordum.Fakat üniversitenin ilk senesinin birinci döneminde tarih akademisyeni olmayı istedim.Ayrıca bu dört yıl içerisinde Bolu'da, okuduğum üniversitede ve Bolu il sınırları içerisinde çok güzel, dolu dolu bir dört yıl geçirdim.Bu güzel dört yılı bana yaşatan tüm üniversite arkadaşlarıma ve güzel Bolu insanına çok teşekkür ederim.

->Size, ilerleyen zamanlarda, Bolu'da, oradaki kampüste, çevremdeki öğrencilerde, Bolu insanında ve Bolu il sınırları içerisinde bulunduğum her yerde edindiğim gözlemlerimden ve tecrübelerimden de bahsedeceğğim.

->Üniversite hayatımda kendimi, hayatın neredeyse her alanında geliştirme imkanı buldum.Bana bu imkanı bulma fırsatını gösterenlerden başta kadim dostum (üniversite hayatımda tanıştığım) Mesut Çetinkaya'ya ve bu fırsatı öğrencilerine sunan Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nin her biriminin yönetimine, her hocasına, her türlü personeline ve kampüs çalışanına, öğrencisine ve tüm Bolu insanına buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

->29 Ekim 2013'te (cumhuriyetimizin 90.yılını doldurduğu tarihte Facebook'ta Tarih Araştırmaları ve Haberleri Teşkilatı-TAHT'ı kurdum.Bu kuruluşumuzun tarihsel gelişiminden, faaliyetlerinden ve paylaşımlarımızdan zaman zaman, yazılarımda sizlere bahsedeceğim.

->2015'in Haziran ayında çok güzel yıllar geçirdiğim Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih (İ.Ö.) Bölümü'nden bir "Tarihçi" olarak ve 2014'ün Kasım ayından 2015'in Mayıs ayına kadar Pedagojik Formasyon aldığım için de Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Eğitim Fakültesi'nden de bir "Tarih Öğretmeni olarak mezun oldum.Bu sayede hayatımda bir ilki başarmış, okuduğum üniversiteden iki fakülteyi birden bitirerek, hem "Tarihçi" hem de "Tarih Öğretmeni" olarak mezun oldum.

->Şu an mesleklerim:"Tarihçi" ve "Tarih Öğretmeni"dir.Ancak "Tarih Öğretmenliği" görevimi yerine getirebilmek için, iki gün sonra KPSS'ye çalışmaya başlayacağım.Bunu dışında akademisyen olmak için, ileriki yıllarda çalışmayı planlıyorum.Ayrıca "Tarihçilik" görevimi içinde bulunduğumuz bugünlerde yerine getirebilmek için yaklaşık bir ay önce bir kitap yazma projeme başladım.
-
>12Ekim 2015 Pazartesi tarih,nde, www.papiroom.com adlı bu web sitesinde "mutlu" isimli bu gazeteyi kurdum.

->İlgi alanlarım:Tarih, coğrafya, edebiyat, diller ve dil öğrenme, felsefe, psikoloji, mantık, müzik, resim, din, istihbarat, yüzme, tavla oyunu ve her türlü masa ve bilgisayar oyunları, bulmaca, bilgisayar, internet, doğa yaşamı, gece hayatı, eğlence, kişisel gelişim, eğitim, genel kültür vs.

->tüm bunların dışında kendimi neredeyse her alanda geliştirmeye çalışmakla birlikte, özellikle çalıştırdığım alanlar:tarih, şiir, karikatür, spor, kişisel gelişim.Umarım zamanla siz de beni seversiniz:Aynen benim, tüm insanlığı sevdiğim gibi. :) Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşçakalın...